29 Kasım 2008 Cumartesi

sayfa 1

OYUNLARIMIZ

Oyun, insanların dünyaya geldikten sonra yaşamı boyu bir tutku haline getirdikleri bir eğlence aracı, kültürel ve sosyal hayatın bir ifadesidir. Bu tutkuyu kolay kolay insanlar akıllarından silip atamaz. Oyunu dinlenme, eğlenme, bedensel ve zihinsel gelişmenin ön koşulu olarak tanımlamak mümkündür. Çocukların vazgeçilmez tutkuları olan köşe kapmaca, ip atlama, körebe gibi oyunları açık alanlarda oynanır Oyunlarda çocuklarda işbirliğini, hoşgörüyü ve paylaşmayı öğrenirler ve bu şekilde sosyalleşerek kişiliklerini geliştirirler. Oyun çocuklardan büyüklere kadar herkesi kapsar. Eski çağlarda spor ve talih oyunları Yunanlılardan, kâğıt ve zar oyunları Romalılardan, satranç ise Hindistan’dan çıkmıştır ve günümüze kadar gelmiştir. Oyunlar tek başına olduğu gibi topluda oynanabilir. Spor oyunları vücudu geliştirmeye yönelikken şans oyunları ise önceleri hoş bir eğlence ama daha sonra kazanç için oynanılır. Halk oyunları her ulusun kendi kültürel yapısına göre şekillenir ve ulusun karakterlerini ifade etmeye yararlar. Çocuk oyunları ulustan ulusa değişiklik göstersede benzer özellikler taşımaktadırlar. Bizim yöremizde oynanan oyunlar ise Anadolu kültürünün bir yansımasıdır. Oyunlarımız, çocuk oyunları, düğünlerde oynanan oyunlar ve evde oynanan oyunlar olmak üzere 3 e ayrılır.

DÜĞÜNLER DE

Lurke

Bar

Harzani

Sallama

Üç Ayak

Yalkışla

ÇOCUKLUK VE GENÇLİK

Köşe Kapmaca

Çelik Çubuk

Gıt Oyunu

İp atlama

Birdirbir.

Topaç Oyunu

Körebe

Gayış Oyunu

Gizlempaç Oyunu

Hostanik

Eşek Beli

Aşık Oyunu

Cele Kurup Kuş Yakalama Oyunu

Yumurta Vuruşturma Oyunu

Yünden Yapılan Tezek Basması Üzerinde Oynanan Oyun

Kısa Mesafeli Yarışma Oyunları

Kartopu Oyunları

Kayak Kayma,

Kızak Kayma

At Biniciliği Yarışması

Güreşler

Beş taş Oyunu

Seksek

İp Atlama

Mancılık oyunu

Medehlere binmek

Köşe kapmaca

Kement atıp at yakalama

Körsüde yüzmek

EVLERİMİZ DE OYNANAN OYUNLAR

Tombala

Pişti

Satranç

GÖKHAN GÜNEY

http://www.bizimbulanik.com/yeni/oyunlarimiz.asp

YEDİBEY OYUNU

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER–18:

kibrit.jpg

Oyunun araçları içi dolu kibrit kutusu ile bir köşesi düğümlenmiş mendildir. İstenildiği kadar oyuncuyla oynanabilme özelliği vardır. Kibritleri içinde barındıran iç kutunun dıştan görünen iki yüzü yedibey, kutunun kibriti yakmaya yarayan kahverengi yüzleri çavuş, resimli yüzleri çiftçi ve resimsiz yüzey sopadır. Oyuncular kibrit kutusunu eline alarak en az bir takla atacak biçimde yuvarlar. Yedibey getirtip oyunun beyi belirleninceye kadar atış sürer. Daha sonra çavuş belirlemesi için atış sürer. Çavuş olan ucu düğümlü mendili eline alır. Artık atışlarda daha özen gösterilmeye çalışılır. Çiftçi tarafını getiren sırasını kendinden sonraya gelene devreder. Sopa tarafını getirtirse bey kaç mendil vurulacağını emreder. Çavuş beyin kararını uygulayarak sopa getirenin avuçlarına sayarak vurur. Oyun uzadıkça roller değişir. Arada kızılarak arada neşelenerek oyun sürüp gider. 25.03.2007

KILTOP YAP, İSTOP OYNA

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER- 19:

Siz hiç hayvan taradınız mı? Siz hiç hayvan sevdiniz mi? Taranıp dökülen tüylerden oyuncak yapıp arkadaşlarınızla oynadınız mı?
Öküz ve ineklerin bol, birazda beygir eşeğin olduğu ama motorlu araçların hiç bulunmadığı zamandan kısacası çocukluk günlerimin oyunlarından, yapılan oyuncaklarımızın emeği, göz nurunu, çabayı yaratıcılığı simgelediğinden söz edeceğim.
Kışın güneşli günlerinde damlardaki tüm hayvanlar güneşe çıkarılırdı. Önce öküzler taranır, arkasından inekler ve eşekler taranırdı. Beygirler ve eşeklere Ömer Seyfettin in öyküsündeki gibi kaşağılanırdı.
Çocuklar hem yapılan işi büyük bir zevkle seyreder, bir yandan da kendimize yarayacak hayvan tarağından çıkmış öküz ve inek kıllarını toplardık. Yeteri kadar biriktirdikten sonra ellerimizin ayaları arasında yuvarlaya yuvarlaya ara sıra tükürerek top durumuna getirirdik. Bu top hem yumuşak olur vurduğun kişinin bir yerini acıtmaz, hem ileriye doğru fazlaca fırlayıp gitmezdi. Bu toplarla bol bol istop oynardık.
İstop oyunu aynı sırada belirli aralıklarla kazılmış oyuncu sayısına eşit yarım daire çukurların kazılmasıyla, önceden kazılmışsa düzeltilmesiyle başlardı. Buyarım daireler oyuncuların emeniydi. Karşılıklı iki oyuncu uçlara geçerek kıl topu emenlerin üzerinde ileri doğru yuvarlardı. Top kimin emenine girmişse o topu kapıp istop deyinceye kadar öteki oyuncularda kaçabildiği kadar uzağa kaçardı. İstop dedikten sonra topu alan öğrenci vurabileceği oyuncuyu kararlaştırıp atardı. Top atılan oyuncunun en ufak bir hareketi bile kural dışı olurdu. Top değerse atılan oyuncunun emenine, değmezse topu atanın emenine bir Çiğil konurdu. Emeninde beş çiğil olan oyuncu yenilmiş sayılırdı.
Şimdi bütün oyun araçları hazır, oyunlar kitaplarda ve diğer görsel yayınlarda hazır. Çocuğun oyundaki payını düşünürseniz yabancı gibi. İşte bir yanda her şeyiyle kendinizin hazırladığı oyun araçları ve oyun; diğer yanda her şeyi hazır sizin figüran olduğunuz oyun. İkisini de deneyin bakalım. Hangisinde daha mutlu olursunuz? 29.03.2007

FITÇI YAPMA VE DÖNDÜRME

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER -26:

Sonbahar mevsiminin olmazsa olmaz oyunlarından birisiydi. Nedeni bu mevsimde hızlı esen yellerin sokaklardaki tozu sağa sola savurup sert toprak zeminin ortaya çıkmasıydı. Bazı yıllar yelin esmesi gecikmişse veya yeteri kadar temizlenmiyorsa fıtçı döndürülecek yeri çocukların temizlediği de olurdu. Eski okul duvarının koruma betonları veya önündeki mozaikli bölümde bu iş için en elverişli yerler arasındaydı. Bunun için çam ağacından koni biçiminde fıtçılar yapılırdı. Fıtçıyı büyük çocuklardan bazıları kendisi yapar, bazısı başkalarına yaptırırdı. Her mahallede fıtçı yaptırmak için nazlandığımız veya evdekilerin haberi olmadan yumurta taşıdığımız amcalar olurdu. Kendi elimize uygun değnekler hazırlanıp ucun bir santimetre gerisine açılan kertiklere sicim ya da pamuk ipliği geçirilirdi. Bu ip fıtçının çevresine bitinceye kadar dolandıktan sonra usulca yere konup değnek hızlıca çekilirdi. Dönmeye başlayan fıtçıya değneğimizin ucundaki ip vurularak dönenin hız kazanması ve sürekliliği sağlanırdı. En güzel dönen fıtçının ünü bütün çocuklar arasında bilinirdi. Zaman zaman fıtçı alıp kaçmalar, fıtçı döndürme yerleri veya mahalleyi bölüşememe gibi nedenlerden kavga çıktığı olurdu. 03.05.2007

http://www.nuhkasabasi.com/hasanesmekose2.htm

Çapıt-Bez-Bebek yapma

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER -25: ÇAPIT(BEZ)BEBEK YAPMA

Kızların evcilik ve dikiş, örgü işlerini geliştirdikleri bir evcilik oyunu türüdür. Gövde taştan, ağaçtan veya çaputlardan olurdu. Zaman zaman annesinden veya evdeki büyüğünden yardım alan kızlar bu bebeklerini giydirir, yıkar, doyurur, uyutur ve ninni söylerlerdi. Tamamına yakını kendi yaratıcılıklarından kaynaklanırdı. Bir bakıma kız çocuklarının geleceğe hazırlanmasının ilk tohumları atılıyordu. Çocuklar kendi yaratıcılıklarının yanında büyüklerinden gördüklerini bu bebekler üzerinde uygulama olanağı yaratıyordu. Mahallenin çocuklarının birlikte oynadıkları evcilik oyunları da gelecekteki yaşamlarının ilk uygulamaları gibiydi. Oyuncaklar kendi emek ürünleri olduğundan çok iyi korunur ve sevilirdi. Şimdiki gibi bozulursa, kırılırsa veya kaybolursa yenisi alınır umudu yoktu. O zaman çocuklukta büyüklük gibi zordu belki. Ancak herkesin kendi ayakları üstünde durmasına yardımcı olduğu yadsınamaz gerçekti. 29.04.2007

Maya Maya

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER -24: HAYA MAYA

Bir kaçma kovalamaca oyununun adıdır. Adını başlangıçta söylenen tekerlemeden almış olsa gerek. “Haya maya, kum kaya. Irakıyı içtik, tarlayı biçtik.” Sözleri eller birbiri üstüne konup yukarı aşağı ritmik sallanırken birlikte söylenir. Söz bitince eller türlü şekillerde tutulup beklenir. Kimin hareketi farklıysa o kenara gelir. Ebelikten kurtulmuştur. Bu işlem sürdürülür. En arkaya kalan ebedir. Oyun yeri belirlenip oyuncular kaçarken ebe onları tutmaya çalışır. Tuttuğu oyuncuyu belirlenen oyun yerine getirir. Bundan sonra hem tuttuğunu korumak, hem de öteki oyunculara dokunmak gerekir. Dıştaki oyuncularda tutulmamak için çabalarken tutulan arkadaşlarını kaçırıp kurtarmak görevini de üstlenmiş olurlar. Böylece bütün oyuncuların tutma işlemi bitirilince ebenin seçeceği birisi yelmeye başlar. Ebe iki kişiden olduğu gibi oyuncular iki kümeye ayrılarak ta oynayabilir bu oyunu. İşte çeviklik, yarışma hırsı, yardımlaşma ve dostluğu içinde barındıran çok yönlü bir oyun.27.04.2007

AŞIK

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER-23 : AŞIK OYUNU: Aşık bir çeşit kemiktir (bakınız fotoğraf 1). Aşığın bulunması zordur. Çünkü canlı bir hayvanın kesilmesi ya da ölmesi gerekmektedir. O dönemde küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar ailelerin geçim kaynağı olduğu için kolay kolay kesilmez. Dolayısıyla aşık oyununda kazanan kişinin saygınlığı artmaktadır. Aşık; küçükbaş hayvanların ya da büyükbaş hayvanın arka ayaklarının eklem yerlerinden elde edilir. Bu oyun köyümüzde daha çok kışın oynanmaktadır. Bu oyun için en az iki kişi gereklidir. Daha çok sayıda da olabilir. Atıcı kişi kısa kenarından başparmakla işaret parmağı arasında aşığı tutarak birkaç takla atacak biçimde ileri doğru yuvarlar. Resimdeki gibi yan yatarsa sayı olmaz. Atış sırası yer değiştirir. Aşık oturursa atıcı sayı kazanır ve atışını yan yatıncaya kadar sürdürür. Yenilen kişi arabaşı döktürür. Lokum alır. Şeker fıstık alır. Günün özelliklerine göre belirlenen konular üzerinde yarışılır. Bu güzel oyunumuzda son yılların unutulanları arasında yerini aldı.

www.nuhkasabasi.com/hasanesmekose2.htm

Patlangaç

Mayıs 7, 2007

YİTİRİLEN DEĞERLER- 21: PATLAK
Kasabamız Karakaya mevkisinde bir ağaç türü vardır bilir misiniz? Adı patlak ağacı. Bilmiyorum ağaç türleri içinde adı ne diye anılır çevrebilimde? Özü çok yumuşak dışı sert görünümlü bir ağaçtır. Bu ağaçtan kesilip gelen dallar on beş-yirmi santimetre uzunluğunda iki yanı düzgünce kesilir. İçinin yumuşak bölümü uzun demir parçası veya sert olan başka bir ağaçla çıkarılır. İyice temizlenir. Davşınak odunundan boşaltılan patlak ağacının boyundan bir santimetre kadar kısa bölüm patlağın içine girecek biçimde inceltilir. Elimizin ölçüsüne göre tutacak kadar bir bölümüde düzeltilir. Kısaca patlağa giren kısmı deliğin ölçüsünde ince, tutulacak kısmı biraz daha kalın bir düzenek elde edilmiş olur. Sonrada patlağın sıkısı dediğimiz bölümün hazırlığına geçilir. Kendir-keten liflerinden yapılmış urgan veya yular eskisiyle kınnap-sicim dediğimiz ince ipler ellerimizle didilerek lif durumuna getirilir. Bunları ıslatıp yumuşatmak için ağzımıza alır çiğner yere tükürürdük. Çünkü acı bir tat veriyordu dilimize. Bunun bitkisinin uyuşturucu hammaddesi içerdiğini bilmiyorduk ki çocuk aklımızla. Yeteri kadar yumuşadığını düşündüğümüzde ağzımızdan çıkarıp biraz zorlayarak gidecek biçimdeki parça dilinmiş patlağın ucundan içeriye sokulur ve davşınaktan yaptığımız düzenekle içine itilirdi. Öbür deliğe elimiz siper edilerek parçanın yere düşmesi engellenirdi. Bu işlem birçok kez yinelenir ve bu işleme sıkı alıştırması denirdi. Güzel alıştırılan sıkılar hem pat diye güzel ses çıkarır hem de yukarıya daha çok çıkardı. Sıkılarımız kaybolmasın diye ileriye boşluğa doğru tutulmazdı. Sıkı ayarlaması hem uzun zaman alır hem de urgan veya yular parçasını bulmak zor olurdu. Bu sıkıyı yapmak için bozduğumuz urgan veya yuların ceremesini sopa yiyerek ödediğimiz çok olurdu. Büyüklerde haklı. Eline aldığı yuların veya urganın bir-iki teli kaybolmuş hayvanı veya yükü bağlasa ne kadar dayanabileceği kuşku götürür. Bunu yapanda evin çocuğu-çocukları olduğu bilinir. Yeniden olmasın diye sopa çekilir, azarlanır, tembihlenir. O andaki duruma bağlı olarak hafif ya da ağır geçer. Şansınıza ne çıkarsa.
Patlak yarışı iki şekilde olur. Ya daha çok ses çıkaran.Ya da daha yukarı fırlayan . Her çocuk kendi patlağının birinci olmasını ister. Bu işte ayrı bir ustalık ister. Çoğu zaman büyüklerden bu konuda yardımda alındığı olurdu. Özünde iş başarma ve bunu en iyi biçimde gösterme olan bu patlak ya da patlangaç olayı çocuğun yapıcılık yaratıcılık yönünün gelişmesine büyük katkıda bulunuyormuş. Bunu şimdi daha iyi anlıyoruz. İşte uygulanılan ama o gün adı konulamamış bir öğrenme ve öğretim tekniği. 05.04.2007

Atkaracalar

Mayıs 7, 2007

KÜÇÜKLERE AIT OYUNLAR:

Büyüklerde oldugu gibi küçüklerin oyunlari da Elektrigin ilçeye gelmesiyle sekil degistirmistir. Eskiden çocuklar mahallelerin müsait düzlüklerinde özellikle harmanlarda asagidaki oyunlari oynarlardi.

SAKLANBAÇ:

Mahallenin bir kösesinde toplanan çocuklar aralarindan bir ebe seçerler, ebenin gözlerini baglarlar digerleri de farkli yerlere saklanirlar. Ebe ya tespit edilen bir sayiya kadar gözlerini kapali tutar, yâda bir sayisma sözü bitimine kadar. Sonra gözlerini açarak saklananlari sobelemeye çalisir. Sobelediklerinin arasindan birini ebe seçerek oyuna devam edilir. Oyunun bölgemizdeki diger adi (SÖBELEME dir)

KÖREBE:

Gurup halindeki oyuncular bir sayisma sözüyle içlerinden birini ebe seçerler. Sayisma sözü genelde

ooooooooooooo
Mooooooooo
Rissssssssssss
Onnnnnnnnnnnn
Hikkkkkkkk
Mikkkkkkkk
Lennnnnnnn (Kizzzzzzzzzz)
Sennnnnnnnn

Çikkkkkkkk diyerek sayisirlar

Gözleri baglanan ebe çevresindeki diger çocuklardan birini yakalamaya çalisir. Yakaladigini el yordami veya sorular sorarak sesinden tanimaya çalisir. Tahmini dogru ise ebe o kisi olur. Oyun böyle devam eder.

AYGÖRDÜM:

Oyun oynayacak çocuklar merkezi bir yer tespit ederler. Uzun bir urganin ucu bu sabit yere baglanir. Sayisma sistemiyle bir ebe seçilir. Ebe olan kisi ugranin bosta olan uçunu tutarak diger arkadaslarini kement halinde elinde duran iple vurmaya çalisir. Vurdugu zaman AY GÖRDÜM diye bagirarak ebeligi vurdugu oyuncuya geçirir. Diger ay

SIMSAK:

Oyuncular ikiser, ikiser guruplasir. Bir çift ebe olur. Ebe olan çift bir sert cisimle oyun alaninin sinirlarini çizer. Sinirlar içerisinde kendileri serbesttir. Siniri SIMSAK diyerek tek ayak üzerinde sekerek terk etmek zorundadir. Tek ayakla disarida olan ikili guruplardan birini yakalaya bilirse ebe yakalanan ikili olur. Ebe belirledigi alana geri dönerken disaridakilerde ebelere vurmaya çalisirlar. Oyun ayni sistemde tekrar edilir.

ÇINIK:

Genisçe bir alanda bir yaksam tas üzerine boynuz kemigi koyulur. Basinda bir ebe olur. Diger oyuncular on, on bes metre uzaktan ellerindeki taslari atarak boynuz kemigini düsürmeye çalisirlar. Ebe düsen boynuzu alip yerine koyduktan sonra attiklari taslari almaya gelenleri yakalamaya çalisir. Yakaladigi ebe olur oyunda böyle devam eder. Boynoz kemigine ÇINIK denir.

IBÜK:

Iki guruba ayrilan çocuklardan bir grup ebe olur. Ebe ile kaçanlar belirli bir mesafe birakirlar. Kaçan grup kaçmaya hazir oldugunda IBÜK diye bagirarak kaçip saklanirlar. Diger ebe olan grupta onlari bulmaya çalisir. Bulduklarinda Ebe grup degisir.

DUT veya MET:

Oyuncular iki takima ayrilir. Sayismalarla ebe olacak gurup tespit edilir. Genis düzlük bir alanda uzun ve kisa iki sopa (degnek) ile oynanir. Yere küçük bir çukur kazilir. Çukurun üzerine küçük sopa paçasi koyulur. Uzun sopa parçasiyla atilabildigi kadar uzaga atilir. Diger gurup bu sopa parçasini yere düsürmeden yakalarlarsa ebe gurup degisir Yakalayamazlarsa ebenin oldugu yerdeki çukura bir degnek boyu kalana kadar atmaya çalisirlar. Bu kez ebe elindeki büyük sopayi küçük sopaya vurarak uzaklara atmaya çalisilir. Bir degnekten küçük olursa yine ebe degisir. Fazla olursa Degnek boyu ölçülerek veya adimla sayi sayilir.Bir sayi tespit edilir..O sayiya ulasildiginda diger guruba üstünlük saglanmis olur.Buna GAMA denir.Kaç gama atarsaniz o kadar üstün olursunuz.bir

Atkaracalar da çocuklar bu oyunlardan baska Uzunesek, birdir bi, Mendil kapmaca, teneke tepmece, üçtas, bestas, dokuztas,el,el üstünde kimin eli var,biliç (Tek mi, Çift mi)kim vurdu ,uçtu,uçtu oynanir, rüzgârli havalarda uçurtma veya ÇITALI uçurturlar.

MAHALLE KAVGALARI:

Eskiden mahalle gençleri birbirlerine üstünlük saglamak için zaman, zaman isin dozunu kaçirarak kavgaya yönelik hareketler yapabiliyorlardi. Bu hareketlerin genel amaci gençlik duygularini tatmin etmek olsa gerek. Kendi mahallelerinin disinda bir yerde karsilasan gençler SEN BIZIM MAHALLEDEN geçmez misin diye karsiya gözdagi verirdi.”Her horoz kendi çöplügünde öter” örnegi disarida gayet sakin olan bir genç mahalsinde sahlanarak kabadayilik tavirlari sergiler. Göksünü gererek sisirirdi. Bu kavgalar geceleyin 12–18 yas gençler arasinda yapilirken, 10–12 yas arasi çocuklarda aksamüstü yapilirdi. Gece kavgalarinda bir gün önceden haber verilirdi.” Bu gece mahallenize gelecegiz, kendinize güveniyorsaniz bizi karsilayin.) Mahalle gençleri de önceden Kizilcik (kiren),ahlât ve yemisen agaçlarindan özel sopalar hazirlarlar. Belirli yerlere tas toplayarak yigin yaparlardi. Bu kavgalarda SAPAN KAYA da kullanilirdi. Sapan: Çatal bir agaç dalina lastik gerdirerek küçük taslari uzaga ve hizli olarak atmakta kullanilirdi.

Hiç yorum yok: