29 Kasım 2008 Cumartesi

sayfa 2

Cicili Tavuk Oyunu Tanıtımı

Haziran 5, 2008
Cicili Tavuk Oyunu Tanıtımı

Kaç kişiyle oynanır: Üç veya daha fazla kişiyle oynanır.

Malzemeler: Top

Nasıl oynanır: İstop ve saklambaç karışımı bir top oyunudur. Oyunda ebe seçimi oyunun önemli bir bölümünü oluşturur. Yere topun girebileceği büyüklükte, yan yana ve oyuncu sayısı kadar çukur kazılır. Çukurların 4–5 m uzağında yere bir atış çizgisi çizilir. Oyuncular sırayla topu atış çizgisinden bu çukura doğru yuvarlarlar. Oyunculardan biri topu çukura isabet ettirdiğinde diğer oyuncular hemen kaçmaya başlar. Topunu çukura sokan oyuncu ise topunu alıp “istop” diye bağırır. Bunun üzerine diğer oyuncular oldukları yerde kalırlar; ebe de içlerinden birini topla vurmaya çalışır. Vurulan oyuncunun çukuruna bir taş bırakılır ve oyuncular atış çizgisinden topu yuvarlamaya devam ederler. Oyunculardan birinin çukurunda oyunun başında belirlenen sayıda, örneğin üç taş biriktiğinde bu oyuncu ebe olur.

Oyunun geri kalan kısmı saklambaca benzer. Ebenin gözleri bağlanır. Bu sırada top oyun alanının içinde bir yere, taşın arkasına ya da bir ağacın dallarının arasına saklanır. Gözleri çözülen ebe topu bulmaya çalışır. Diğer oyuncular ebenin dikkatini dağıtmak için hep bir ağızdan şu tekerlemeyi söylerler:

“Cicili tavuk

Yavrusunu bulamamış,

Cicili tavuk”.

Ebe topunu bulduğu zaman oyuna yeniden başlanır.

http://www.oyunturkiye.net/oyun-haberleri/cicili-tavuk-oyunu-tanitimi.htm#more-1734

OYUN ZAMANI

Haziran 5, 2008

Bu yazıda ailecek oynayabileceğiniz oyunlar var. Televizyonunuzun, onu izlerken kahkaha atmadığını biliyoruz, bilgisayarınız da saatlerinizi başında geçirirken sizi sosyalleştirmiyor, o halde alternatif birşeyler bulalım : İşte Vezir Padişah oyunu, diğer oyunlar yazının devamında :
Genellikle 5-6 kişilik gruplar halinde oynanan Padişah-Vezir oyununda bir kibrit kutusu ve bir mendil kullanılır. Oyuncular bir daire oluşturacak şekilde yere otururlar ve sırayla kibrit kutusunu yere atarlar. Atışın belirli bir tekniği vardır: Oyuncu kibrit kutusunu sağ elinin baş, işaret ve orta parmağı arasına alarak çevirerek yere atar. Kibrit kutusunun küçük iki yüzeyi “padişah”, uzun ince iki yüzü “vezir”dir. Geniş iki yüz ise boştur.

Kibrit kutusunu küçük iki yüzeyden birinin üzerinde duracak şekilde atan ilk oyuncu padişah olur. Kibrit kutusunu ince uzun yüzeylerden birinin üzerinde duracak şekilde atan ilk oyuncu ise vezir olur. Gruptaki diğer oyuncular sırayla kibrit kutusunu atmaya devam ederler. Sıradaki oyuncu kibrit kutusunu geniş yüzeylerden birinin üzerinde duracak şekilde, yani boş atarsa cezalandırılır. Oyuncunun eline ucu düğümlenmiş bir mendille vurulur. Oyuncuyu vezir cezalandırır, ama nasıl cezalandırılacağına padişah karar verir. Oyuncu elini açtıktan sonra padişah vezire “bir yağlı, iki yağsız” ya da “iki yağlı, iki yağsız” şeklinde emirler verir. “Yağlı” vezirin hızlı, “yağsız” ise vezirin yavaş vurması gerektiğini anlatır.

Çöp Çekmece : Adını Japonca “imparator” anlamına gelen “mikado” sözcüğünden alan oyun birçok ülkede hem çocuklar, hem de yetişkinler tarafından çok sevilir. Kuralları son derece basit bu beceri oyunu en az 2 kişiyle ve 41 ince çubuk kullanarak oynanır. Bu oyun için özel üretilmiş çubuklar yerine kibrit çöpleri ya da kürdanlar da işinizi görür.
Oyuna başlamadan önce oyunculardan biri çubukları bir eliyle demet halinde dik tutar ve yere ya da masanın üzerine bırakır. Oyuncular çubukları tek tek toplamaya çalışırlar. Diğer çubukları kıpırdatmadan bir çubuk alan oyuncu bir kez daha oynama hakkı kazanır. Almaya çalıştığı çubuğu ya da diğerlerini kıpırdatan oyuncu çubuk toplayamaz ve sıra bir sonraki oyuncuya geçer. Oyunun ana kuralı, seçilen çubuktan başka herhangi bir çubuğu oynatmamaktır. Bu sırada oyuncular arasında çıkan “Kıpırdadı - kıpırdamadı” tartışmaları oyunun eğlencesidir. Özgün mikado oyununda mikado çubuk başka bir çubuğu kaldırırken kullanılabilir. Bütün çubuklar toplandıktan sonra en fazla puan alan oyuncu oyunu kazanır.

Taş-Kâğıt-Makas
Taş-Kâğıt-Makas iki kişiyle oynanır. Oyuncular aynı anda taş, kâğıt ya da makas işareti yaparlar ve üstün olan işareti gösteren oyuncu kazanır. Başlamadan önce oyuncular karşı karşıya geçerler ve işaretlerini yapmadan önce bir ağızdan “bir-iki-üç” şeklinde sayarken bir ellerini yumruk yaparak üç kez sallarlar. “Üç” der demez işaretlerini yaparlar.

Oyuncu “kâğıt” işareti yapacaksa elini açıp öne doğru uzatır; “taş” işareti için yumruğunu, “makas” işareti için ise yalnızca işaret ve orta parmağını açarak uzatır. Oyuncular işaretlerini aynı anda yapmalıdır. Biri taş, diğeri makas işareti yaparsa taş yapan oyuncu kazanır, çünkü taş makası kırar. Biri kâğıt, diğeri makas işareti yapar­sa makas kazanır, çünkü makas kâğıdı keser. Biri kâğıt, diğeri taş işareti yaparsa kâğıt gösteren oyuncu kazanır, çünkü kâğıt taşı sarar. Her iki oyuncu da aynı işareti yaparsa oyun tekrarlanır.

Bazı oyunlara “kuyu” işareti de dahil edilir. Oyuncu “kuyu” işaretini göstermek için başparmağı ile işaret parmağını birleştirerek parmaklarıyla bir halka yapar. Taş ve makas kuyuya düştükleri için kuyuya karşı kaybederler. Kâğıt ise kuyudaki suyu emdiği için, kuyudan üstündür.

İskemle oyunu
Özellikle kışın evlerde oynanan iskemle oyunu hız ve dikkat gerektirir. İsminden de anlayabileceğiniz gibi, oyunun malzemesi iskemlelerdir. İskemlelerin sayısı oyuncu sayısından bir eksik olmalıdır.
Önce bir ebe seçilir. Oyuncular iskemleleri iki sıra halinde ve sırt sırta gelecek şekilde dizerler; böylece hepsinin oturak bölümü dışa bakar. Ebe dışındaki oyuncular iskemlelerin çevresinde bir daire oluştururlar. Ebenin “Marş!” komutuyla birlikte hepsi iskemlelerin çevresinde saat yönünde dönmeye başlarlar. Ebe beklenmedik bir anda “Dur!” der ve bu komutla birlikte her oyuncu en yakındaki boş bir iskemleye oturmaya çalışır. Ayakta kalan yanar ve bir eşyasını bırakarak oyundan çıkar. Çıkarken iskemlelerden birini de beraberinde oyun dışına çıkartır. Oyun geriye tek bir oyuncu kalana dek sürer. Sona kalan oyunu kazanır. Daha sonra oyunun ceza kısmı başlar; oyuncular bıraktıkları eşyaları geri almak için önce kendilerine verilen cezayı yerine getirmelidir. Son oyuncu ve ebe teker teker bırakılan eşyaların sahiplerini sorar, her birine verilecek cezayı beraberce kararlaştırırlar.

Kulaktan kulağa
Telsiz telefon olarak da bilinen bu oyunun en zevkli kısmı sonudur. Bir sözcüğün son oyuncuya gelene dek nasıl değişikliğe uğradığına siz de şaşırıp kalırsınız. Bugün bazı tv kanallarında yarışma programlarında oynanan oyun çocuklar için neşe kaynağıdır.
Kulaktan Kulağa oyunu, bir grup oyunudur; ne kadar kalabalık olursanız oyun o kadar eğlenceli olur. Oyuncular bir sıra halinde dizildikten (yan yana oturduktan) sonra sıranın başındaki oyuncu bir sözcüğü, diğer oyuncuların duyamayacağı şekilde, ikinci oyuncunun kulağına fısıldar. Sıradaki oyuncu da duyduğunu bir sonraki oyuncunun kulağına fısıldar ve oyun bu şekilde son oyuncuya kadar devam eder. Son oyuncu duyduğu sözcüğü yüksek sesle söyler. Sözcük yolda değişmediyse oyuna yeniden başlanır. Ama sözcüğün son oyuncuya kadar değişmeden gelmesi pek mümkün olmaz. Genellikle, “Sağır duymaz uydurur” atasözündeki gibi, sözcük son oyuncuya kadar değişmiş olur. İlk oyuncu ile son oyuncunun sözcüğü farklıysa, hangi oyuncunun yanlış duyduğu ya da ilettiği bulunur ve oyuncu ceza olarak sıranın sonuna geçer.

Üç taş oyunu
Üç taş en basit oyunlardan biridir. Şekli yere ya da kâğıda çizebilirsiniz. Oyun 2 kişiyle oynanır ve her oyuncunun 3’er taşı vardır. Oyuncuların amacı, kesişme noktalarına yerleştirilen taşlarla yatay, dikey ya da çapraz yönde bir sıra oluşturmaktır. Oyuncular taşlarını sırayla ve teker teker boş kesişme noktalarına yerleştirerek oyunun başlangıç konumunu oluştururlar. Sonra her oyuncu sırayla bir taşını komşu bir boş noktaya geçirir ve üçlü bir sıra oluşturmaya çalışır. Taşlarıyla ilk sırayı oluşturan oyuncu kazanır.
Üçtaş hızlı oynanması gereken bir oyundur. Taraflardan birinin kazanabilmesi ancak rakip oyuncunun taktik hatası yapmasıyla mümkündür. Bu yüzden fazla düşünülerek oynandığında genellikle kazanan olmaz. Oyuncu kendi taşlarıyla bir sıra oluşturmaya çalışırken rakip oyuncunun sıra oluşturmasını da engellemelidir. Ülkemizde bazı yörelerde Cüz, Dam, Üçleme gibi adlar altında oynanır.

Sıcak-Soğuk
Çocuklar, evde oynayabileceğiniz oyunlardan biri de Sıcak-Soğuk oyunudur. Sıcak-Soğuk oyununda amaç ev içinde gizlenen birşeyi bulmaktır. Gizlenecek şey bir örtü, ufak bir alet ya da herhangi bir şey olabilir. Önce bir ebe seçilir. Ebe seçerken tekerlemelerden yararlanabilirsiniz. Ebe odanın dışına çıkar. Kalan oyuncular eşyayı, odanın beraberce kararlaştırdıkları bir köşesine saklarlar. Bu iş bittikten sonra, odaya çağırılan ebe gizlenen eşyayı aramaya başlar. Ebe odanın içinde dolaştıkça, diğer oyuncular da ebeye, eğer yanlış yöndeyse “Soğuk!”, doğru yöndeyse “Sıcak!” diyerek yol gösterirler. Ebenin hareketlerine göre, “Ilık!”, “Dondu!” ya da “Yanıyor!” gibi farklı sözcükler de kullanabilirler. Ebe söylenenleri dinleyerek saklanan eşyayı bulduğunda, oyun yeni bir ebe seçilerek sürdürülür. Eğer oyunu daha heyecanlı hale getirmek istiyorsanız, ebenin gözlerini bağlayabilirsiniz. Ama sakladığınız eşyanın ulaşılamayacak ya da tehlike oluşturacak yerlere saklamamaya özen gösterin. Ayrıca ebenin gözlerini bağlayacaksanız ebenin çarpabileceği, tehlike oluşturabilecek eşyaları ortadan kaldırmanız gerekir.

Adam asmaca
Adam asmaca kâğıt-kalemle oynanan en popüler oyunlardan biridir. Çocukların sınıflarda en çok tercih ettiği oyunlardan biridir. Aynı adla pek çok ülkede oynanan oyun iki kişiliktir. Oyuna başlayan oyuncu kendi içinde bir sözcük düşünür; oyuna başlamadan ne cins sözcüklerin tutulabileceğine, özel isimlerin kullanılıp kullanılamayacağına karar vermelisiniz. Daha sonra bu oyuncu kâğıda, tuttuğu sözcüğün her harfi için bir çizgi çizer. Diğer oyuncunun amacı bu sözcüğü bulmaktır. Tahminde bulunan oyuncu sözcükte olduğunu düşündüğü bir harfi söyler. Bu harf sözcükte varsa, diğer oyuncu harfi sözcük içindeki yerine göre çizgilerden birinin üzerine yazar. Bulunduğu her yanlış tahminde ise bir çizgi ekleyerek (ilk çizgi darağacının en altındaki yatay çizgidir), yavaş yavaş darağacı şeklini tamamlar. Sözcüğü tahmin edemeden “asılan” oyuncu oyunu kaybeder. Bu oyunda başarılı olmak için izlenecek taktiklerden biri, tahminlerde Türkçede sık kullanılan harflere başvurmaktır. Bunlar a, e, i, k, m, l, t ve r harfleridir. Bu oyun çocukların kelime bilgisini geliştirir.

İsim-şehir
Oyunun amacı, farklı kategorilerde aynı harfle başlayan sözcükler bulmaktır. İstenilen sayıda oyuncuyla oynanabilir. Oyuncular bir dosya kâğıdının uzun kenarına yan yana İsim, Şehir, Hayvan, Bitki, Eşya, Ülke ya da yarışmak istedikleri başka alanları yazabilirler. Örneğin “Dini Bilgiler, Sahabeler” gibi bölümler açabilirsiniz. Daha sonra bu sözcükler uzun çizgilerle birbirinden ayrılarak sütunlar oluşturulur. Oyunculardan biri kimse duymayacak şekilde içinden alfabenin harflerini saymaya başlar. Ve böylece harf belirlenebilir. Belirlenen harften İsim, şehir… yazılır ve ilk bitiren 40’a kadar sayar. Aynı şeyleri yazanlar 5, farklı yazanlar 10, bilemeyen 0 puan alır. Eğer oyun başında anlaşırsanız bilinemeyeni bilene 20 puan da verilebilir. İsim-şehir oyunuyla çocukların yer ismi, eşya, bitki, ülke ismi gibi bilgileri gelişir. Çocuklar yeni şeyler bulmak için araştırma yaparak oyunu kazanmaya çalışabilir. En az iki kişiyle oynanır.

Zaman-Ailem

BİR ZAMANLAR ÇOCUKTUK

Haziran 5, 2008
catalkopru.azbuz.com/readArticle.jsp%3FobjectID%3D5000000000921536+Kuyu+oyunu&hl=tr&ct=clnk&cd=52&gl=tr


Çocukluğumuzun en basit ve en zevkli oyunlarından birisidir. Bir grup çocuk sayışarak bir ebe belirler. Ebe bir duvara yumar. Her seferinde 1-2-3 van tu tris der ve hızla arkasına döner. Bu arada, arkasındaki çocuklar ebeye doğru yaklaşmaktadır. Ebe döndüğünde, diğer oyuncular olduğu yerde kıpırdamadan durmak zorundadır. Eğer ebe, oyunculara döndüğünde hareket eden birini görürse, o oyun dışı kalır. Ebeye iyice yaklaşan oyuncular, en sonunda ebenin sırtına vurup daha önceden belirlenmiş ve çizilmiş çizgiye doğru koşarlar. Eğer ebe çizgiyi geçmeden bir oyuncuyu yakalar ve dokunursa, yakalanan oyuncu ebe olur ve oyun devam eder.

RENKLİ İSTOP

Bir grup çocuk ve bir lastik topla oynanır. Sayışarak belirlenen kişi topu havaya atar ve gruptan bir çocuğun adını söyler. Adı söylenen çocuk topu yere düşmeden yakalamak zorundadır. Eğer yakalarsa, o da aynı şekilde topu havaya atıp başka bir oyuncunun adını söyler. Eğer yakalayamaz da top yere düşerse, topu yerden alıp “istop” der. Oyuncu “istop” dediğinde, diğer oyuncular oldukları yerde kıpırdamadan beklerler. Elinde top olan oyuncu bir renk söyler ve diğer oyuncuları kovalamaya başlar. Diğer oyuncular ebe tarafından topla vurulmadan önce, söylenen rengi etraftan bulup, tutmak zorundadır. Rengi bulamadan topla vurulan oyuncu, oyun dışı kalır. Eğer ebe topla vurmadan bütün oyuncular rengi bulurlarsa, ebe oyun dışı kalır. Bu oyunun püf noktası genellikle çocukların çok fazla bilmediği “yavruağzı, bej, fuşya” gibi, renk olup olmadığı bile belli olmayan renkleri söyleyip, oyuncuları şoka sokmaktır.


YAKAR TOP


Bu oyun da bir lastik top ve bir grup çocukla oynanır. Çocuklar iki ayrı takıma ayrılır. Eğer açıkta bir kişi kalıyorsa, o oyuncu “ara siçanı” yapılır. Ara siçanı, her iki grubunda elemanıdır. Daha sonra yazı tura atılarak ya da sayışılarak kimin oyuna içerde başlayacağı belirlenir.İçeride olan takım, daha önceden çizilerek belirlenmiş alanda yerini alır. Diğer takım aralarından iki kişiyi atıcı olarak belirler. Atıcı olanlar, lastik topla içeridekileri vurmaya çalışırlar. Topla vurulan oyuncu oyun dışında kalır. Eğer atıcı topu yüksekten atar ve içerideki takım oyuncularından biri topu tutarsa, bir “can” kazanmış olur ve daha önceden vurulup oyundışı kalmış bir arkadaşınnı tekrar oyuna dahil eder. İçerdeki takımın vurulmayan tek oyuncusu kaldığı zaman, atıcılar topu, oyuncunun boyundan yüksek olacak şekilde birbirlerine atarlar. Atıcılar topu diledikleri sayıda yüksekten atabilirler, ancak sadece 3 kere yerden atma hakları vardır. Bu yüzden ortadaki oyuncu iyice yorulduğu zaman, bu 3 haklarını kullanıp, oyuncuyu vurmak ve içeriye girme hakkı kazanmak zorundadırlar. Eğer bu 3 atışta da vuramazlarsa, takımın vurulmuş bütün oyuncuları tekrar içeriye girme hakkı kazanır. Bu oyunun püf noktası ise en sona vurmak için cılız ve koşmaktan aciz olan oyuncuyu bırakmaktır.

BİRDİRBİR


Bir grup oyuncu sayışarak bir ebe belirler. Ebe eğilir ve diğer oyuncular, elleriyle ebenin sırtına basarak üzerinden atlarlar. Atlarken ebeye sadece elleri değmek zorundadır. Aksi taktirde yanarlar ve ebe olurlar. Ebe, her atlayış sonrasında biraz daha yükselerek oyunu aşama aşama zorlaştırır. Bu oyunun püf noktası, dalavere çevirip ufak tefek arkadaşı ebe yapmaktır. Zira uzun boylu ve iri yarı arkadaşlar ebe olduğunda, daha ilk elden elenmek mümkündür.

PALLİK(LAPPİK)


Yumurta büyüklüğünde bir yumru taş ve oyuncu sayısı kadar yassı küçük taşla oynanır. Yumru taş, küçük bir yükselti üzerine konur ve dört adım sayılıp bir çizgi çekilir. Bu çizgi, oyunun ikinci aşamasında kullanılacak olan çizgidir.
Bu çizgiden itibaren 3 adım daha sayılır ve ikinci bir çizgi daha çizilir. Oyuncular sırayla, ikinci çizgiden yumru taşa doğru ellerindeki yassı taşı atarak, vurmaya çalışırlar. Yumru taşı vuranlar, birinci turu geçerler. Taşı vuramayan en son oyuncu ebe olur.
Oyunun ikinci aşamasında, oyuncular ilk çizilen çizgiden yumru taşı vurmaya çalışırlar. Yumru taş vurulursa, daha önce taşını atıp yumru taşı ıskalamış olan oyuncuların, ebe taşı yerine koyana kadar, koşup taşlarının üzerine basıp “gur” demeleri sonra da taşını eline alıp çizgiyi geçene kadar koşmaları gerekir. Eğer ebe yumru taşı (ğoto) yerine koyup çizgiyi aşmadan oyunculardan birini yakalarsa, ebelikten kurtulur vurulan oyuncu ebe olur.

GİZLENGUKİ


Oyuncular sayışırlar ve bir ebe belirlerler. Ebe bir duvara yumar ve saymaya başlar. Ne kadar sayacağı, daha önceden oyuncular tarafından belirlenir.Ebe gözleri kapalı sayarken, diğer oyuncular çeşitli yerlere saklanırlar. Sayı sayma işlemi bittiğinde ebe; ardım, önüm, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe der ve gözlerini açıp diğer oyuncuları aramaya başlar. Saklanan oyuncuları bulduğunda, bulunan oyuncudan önce gelip ebe taşına dokunup “ebe” demek zorundadır. Eğer saklanan oyunculardan biri, ebeden önce gelip ebe taşına dokunursa, hem ebe olmaktan kurtulur hem de seçeceği bir oyuncunun ebe olmamasını sağlar. Eğer ebe, saklanan oyuncuları karıştırır ve yanlış bir isim söylerse, çanak çömlek patlar ve bütün oyuncular tekrar saklanma hakkı kazanırlar. Bütün oyuncular bulunduktan sonra, ilk bulunan oyuncu, eğer kimse tarafından kurtarılmamışsa, ebe olur.

BİLYE (BİLYA)


Ayakkabımızın topuğuyla yere bir kuyu açılır. Kuyudan 4 adım uzağa bir sınır çizgisi çizilir. Oyuncular sırayla, kuyunun yanından sınır çizgisine doğru ellerindeki bilyeleri atarlar.Çizgiye en yakın olan oyuncudan başlayarak bu sefer de sınır çizgisinden kuyuya doğru bilyeler atılır. Eğer oyuncunun sınırdan attığı bilye direk kuyuya düşerse, 6 puan kazanır. Bilyesi kuyuya düşen oyuncu, kuyudan en yakın bilyeye bir karış ölçer ve karışın bittiği yerden, diğer oyuncunun bilyesini vurmaya çalışır. Diğer oyuncunun bilyesini vurursa, 12 puanı olur.12 puanı olan oyuncunun sonraki hedefi, bilyesini yeniden kuyuya sokmaktır. Bilyesini yeniden kuyuya sokan oyuncu, zehir olur. Zehir olan oyuncu, vurduğu diğer bilyelerin sahiplerini oyun dışı bırakır ve bir bilye kazanır.Bütün oyuncular oyun dışı kalana kadar oyun devam eder.
Eğer ilk atışta kuyuya hiçbir bilye düşmemişse, kuyuya en yakın olan oyuncu, diğer oyuncuların bilyelerine vurarak önce 6 sonra 12 puan kazanır. Zehir olmak için mutlaka kuyuya girmek gerekir.
Bu oyunun püf noktası diğer oyuncuların eneke’sini yutmaktır.

KIRTAŞ (BEŞTAŞ)


Beş küçük taşla oynanır. Adları birler, ikiler, üçler, sürtmeler, anneler ve elüstleri olan 6 aşamalı bir oyundur. Birler de bütün taşlar yere serpilir içlerinden bir taş alınıp havaya atılır. Taş her havaya atıldığında yerdeki taşlar birer birer toplanır. İkilerde, yerdeki taşlar ikişer ikişer toplanır. Üçlerde, önce taşların biri sonra kalan üç taş birlikte yerden toplanır. Dörtler ya da sürtmeler iki türlü oynanır; Ya dört taş avucunun içindeyken bir taş havaya atılır ve taşların olduğu elin işaret parmağı yere sürülüp havaya atılan taş yeniden tutulur ya da taş havaya atılıp eldeki dört taş yere bırakılıp atılan taş tutulur, sonra yeniden taş havaya atılıp yerdeki dört taş aynı anda toplanıp, taşları topladığın elle atılan taş tutulur.Annelerde, bütün taşlar yere serpilir içlerinden bir taş havaya atmak üzere seçilir. Bir elimiz yarım yumruk şeklinde yere konur. Diğer elle taşı havaya atıp, taş havadayken diğer taşlar teker teker yarım yumruk şeklindeki elin içine toplanır. Toplamaya başlamadan önce rakip oyuncu taşlardan birini ebe seçer. Oynayan oyuncu en son ebe taşını elinin içine toplar. Elüstlerinde bütün taşlar avuç içine düzgün bir şekilde istiflenir. İstiflenen taşlar havaya atılır. Taşlar havadayken el ters çevrilir ve taşlar elin üstüyle yakalanır.elin üstünde kalan taşlar tekrar havaya atılarak hiçbiri yere düşürülmeden avuç içiyle yakalanır. Oyunun bu bölümüne çırpma denir. El üstünden kaç taş yakalanmışsa oyuncu oyuna o aşamadan başlar. Yanlız, elinin üstüyle bir taş yakalayan oyuncu yanar, oyun karşı tarafa geçer. 5 taş yakalayan oyuncu oyuna annelerden başlar. Oyunun en önemli kuralı taşları yerden toplarken diğer taşlara dokunmamak ve taşları kıpırdatmamaktır.

BACADAN BAKAN EDNA GÖZ


Oyuncular, avuç içleri yere gelecek şekilde ellerini yere koyarlar. oyunculardan biri kendi parmaklarından başlayarak, her oyuncunun parmağına teker teker ve sırayla dokunarak oyunun tekerlemesi olan;

Bacadan bakan edna göz,
Biri Helep biri boz.
İndim bozun boynuna,
Çıktım Helep yoluna.
Helep yolu cin bozar,
İçinde ayı gezer.
Ayı beni korkuttu,
Kulağımı sarkıttı.
Sallum sullum salla bunu,
Çek şunu.

tekerlemesini söyler. Oyunda dikkat edilmesi gereken en önemli kural her bir hece için bir parmağa dokunmak gerektiğidir. Son hecenin denk geldiği parmağın sahibi parmağını avucunun içine kıvırır. Tekerleme bir sonraki parmaktan başlanarak yeniden sayılmaya başlanır. Parmaklarını en önce içeriye kıvıran oyuncu diğer oyunculara dilediği bir cezayı verir.

HOLO

En az iki kişiyle oynanan bir oyundur.her oyuncu için bir değnek ve “holo” diye adlandırılan silindirik, küçük bir ağaç parçası oyun için gerekli malzemelerdir.Oyuna başlamadan önce düzlük bir alana küçük bir kuyu açılır daha sonra oyuncular iki gruba ayrılır ve sayışırlar. Sayışmayı kazanan grup üyelerinden biri kuyunun başına geçer ve eline değneğini alır.Ebe olan gruptan bir oyuncu ise, holo’yu kuyunun yanındaki oyuncuya doğru atar. Kuyunun yanındaki oyuncu, holo yere düşmeden holoya değneğiyle vurup, kuyudan uzaklaştırmak zorundadır.Eğer holoya vuramaz ve holo kuyunun yakınına düşerse, ebe olan grubun değneklerinden biri alınır, bir ucu kuyunun kenarına konup diğer ucuyla holoya olan mesafe ölçülür. Eğer holo kuyuya, değeneğin uzunluğundan daha kısa bir mesafede yere düşmüşse, ebe olan grup oyunu kazanır ve kuyunun başına geçip holoya vurma hakkı elde eder.

Eğer oyuncu holoya değneğiyle vurursa, ebe olan gruptan bir oyuncu holonun düştüğü yerden holoyu alıp kuyudaki oyuncuya doğru atar.
Kuyudaki oyuncu holoya değneğiyle vurduktan sonra eğer holo yere düşmeden ebe olan gruptan bir oyuncu holo’yu havada yakalarsa iki kere oynama hakkı kazanır.

Çeşitli Çelik Çomak Oyunları

Haziran 5, 2008

ÇELİK ÇOMAK

Daha çok açık alanlarda oynanan bir oyundur. Oyuna bazen
büyüklerin de katıldığı olur. Bu oyunda iki ucu yontulmuş kısa bir tahta yani çelik ile 50 – 60 cm uzunluğunda bir sopa yani çomak kullanılır. Oyun oynayacak olanlar iki gruba ayrılırlar. Bir tarafın oyuncusu eksik olursa bir kişi iki kişi yerine oynar ve bu kişiye “Eşi karnında” denir. Her iki taraftan birer kişi seçilir ve bu seçilen kişiler çeliklerini uzağa fırlatırlar. Hangi oyuncu çeliği daha fazla uzağa atabilmişe o taraf oyuna başlar (A takımı diyelim) Oyun
başlarken yere küçük bir çukur açılır veya iki taş çeliğin boyu kadar aralıklı olarak yan yana konur. B takımı oyuncuları karşı tarafa geçer. Böylece oyun başlamış olur.

Oyuncu elindeki sopayla çukurun üzerine yerleştirdiği çeliği karşı B taraf oyuncularına doğru hızla atar ve sopayı yere bırakır. Eğer
B taraf oyuncuları atılan çeliği havada yakalarsa hem sayı kazanırlar hem de çeliği kaptıran A takımı oyuncusu oyundan çıkmış olur. B takımı çeliği yakalayamadıysa, çeliği düştüğü yerden tekrar yerdeki sopaya doğru atarlar. Sopayı vurabilirlerse karşı A takımının oyuncusu yine oyundan çıkar. Vuramazlarsa A takımı çelikle sopanın arasındaki mesafeye bakarak B takımının bu
mesafeyi kendi belirledikleri bir adımda almasını ister. Örneğin “3 adımda al, 5 adımda al” gibi. B takımında adımını büyük atabilen ve kendine güvenen bir oyuncu bulunmazsa, ya da bu adım sayısında çomaktan çeliğe ulaşamazsa A takımı adım sayısı kadar sayı alır. Eğer bu adımda yetişebilirlerse sayıyı B takımı alır. Oyunun başında kararlaştırılan sayıya ilk ulaşan takım oyunu kazanır. Bir sonraki oyuna kazanan taraf başlar. hangi tarafın oyuncularının tamamı ölürse bu defa diğer taraf oyuna başlar. Bir takım kararlaştırılan sayıya hiç puan kaybetmeden ulaşırsa oyundan çıkmış bir arkadaşlarını tekrar oyuna sokarlar.

http://www.kussaray.net/modules.php?name=cocuk_oyunlari&sayfa=4_11

GÖMMELİ ÇELİK

Bu oyun 5-6 kişi ( fazla da olabilir ) ile bireysel olarak oynanır. Her bir kalesi ( yani savunması gereken bir yeri ) vardır. Oyuncular
fazla dağınık olmayan bir şekilde birbirinden uzak olmayacak şekilde dururlar işte bu durdukları yer kaleleridir. Her oyuncunun elinde bir değneği ( çomak ) vardır. Ebe olan kişi eline çeliği alır ve oyuncunun birine doğru onun çeliğe vurması için atar.Kendisine çelik atılan oyuncu, çeliği mümkün olduğunca uzağa atabilmek için elindeki değnekle vurur. Ebe çeliği gittiği yerden getirirken,
diğer oyuncular onun kalesini ellerindeki değneklerle kazarlar. Ebe de getirdiği çeliği diğer oyunculardan birinin kalesinin içine atmaya çalışır. Eğer atabilirse, kalesine çelik atılan kişi de ebe olur, atamazsa bir sonraki oyuncuya vurması için çeliği atar, oyun bu şekilde devam eder. Daha sonra kalesi en derin olarak kazılan oyuncu ceza olarak, o kalenin içine ayaklarıyla girer ve toprağın seviyesine kadar neresine kadar geliyorsa gömülür, çukur toprakla
doldurulur. Onu bir süre öyle bırakırlar, yeteri kadar cezasını çektikten sonra çıkarırlar.

http://www.kussaray.net/modules.php?name=cocuk_oyunlari&sayfa=8_5

KUYU ÇELİĞİ

Bu oyunda diğer çelik oyununda olduğu gibi aynı araçlarla oynanır. Daha açık arazide, genellikle yaylalarda oynanır. Bunda 10-15 metre aralıkta karşılıklı iki kale belirlenir. İkişer-üçer oyuncu olur. Bir kaleden çelik atılır. Diğer oyuncular çeliği yakalayıp kaleye atana kadar rakip oyuncular ellerindeki çomaklarla toprağa kuyu kazarlar. Çelik havada yakalanırsa veya kaleye vurulursa
oyun öbür ekibe geçer. Bu böyle devam eder. Her el oyunda açılan kuyu kaldığı yerden eşilmeye devam eder. En son kim daha büyük kuyu açtıysa oyunu o ekip kazanır. Bazı zamanlarda da yenilen ekipten birisi o kuyuya yatırılıp başı dışarıda kalacak şekilde gömülür. Bu oyundan önceki anlaşma gereğidir.

http://www.kussaray.net/modules.php?name=cocuk_oyunlari&sayfa=12_14

Çocuk Oyunları (Alfabetik)

Haziran 5, 2008

TÜRKELİ ÇOCUK OYUNLARI

Haziran 5, 2008

UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ ÇOCUK OYUNLARI {SİNOP - BOYABAT YÖRESİ}

Haziran 5, 2008

Mahmut KILIÇALP

Alaçam Kız Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni SAMSUN

İngiltere’de yayın yapan ünlü televizyon kanalı BBC’nin eğitim uzmanları,“Televizyonda Yayınlanan Çocuk Programlarının Nitelikleri” konusunda hazırlamış oldukları raporu şu çarpıcı ifade ile noktalıyorlar:“En iyi çocuk programı çocuğu televizyon erkanlarından uzak tutan programdır.” Televizyon, henüz, ailemizin vazgeçilmez bireyi olmadan; He-Manler, Pokemonlar, Dijimonlar, Ninja Kaplumbağalar çocuklarımızın erişilmez güzellikteki düşlerini kirletmeden önce onların masumâne dünyasının dışa yansıması olan bize has çocuk oyunlarımız mevcuttu. Şehirlerimizin, kasabalarımızın ve köylerimizin sokak aralarında veya boş arsalarında oyun oynayan çocukların bülbülvâri şakımaları yankılanır; oyunun doyumsuz tadıyla büyülenen afacanlara seslerini duyurmakta zorlanan dünyalar güzeli annelerin tatlı azarları işitilirdi. Karadeniz’in şirin illerinden biri olan Sinop ilimizin Boyabat ilçesinde ve köylerinde de çocuklar kendi oyuncaklarını kendileri yaparak tadına doyum olmayan çocuk oyunları oynamaktaydılar.“Oynamaktaydılar” ifadesini kullanıyorum zira yaşanan göçler ve televizyonun çocukları esir alan programları bu oyunların büyük ölçüde unutulması tehlikesini gündeme getirmiştir.Çocukların artık nadiren oynadıkları bu oyunların bazılarından bahsederek hafıza tazelemek istiyorum: EDE EDE GÖNDÜRE Yaz mevsiminin sıcak ve kurak geçtiği günlerde oynanan bir oyundur. Buğdayların sararmaya, fasulye sırıklarının ve mısırların güneşe boyun eğmeye başladıkları günlerde, çocuklar düz, genişçe ve iki metre civarında bir tahta temin ederek; üzerine daire şeklinde çamurdan bir yuva yaparlar.İçi su ile doldurulduktan sonra dereden bir kurbağa yakalanarak bu yuvanın içine yerleştirilir ve ağzı taş bir kapakla kapatılır. Sonra çocuklar tahtayı omuzlarına alarak ev ev dolaşmaya başlarlar.Bir yandan da aşağıdaki tekerlemeyi hep bir ağızdan avaz avaz bağırarak söylerler: “Ede ede göndüre, Dam üstünde boyunduruk, Susuzluktan bayıldık. Teknede hamur, Tarlada çamur, Ver Allah’ım ver! Sicim gibi yağmur” Her evin önünden geçerkençıkartma (balkon)danüzerlerine su dökülür. Çocuklar ıslanmamak için tahtanın altına sığınmaya çalışırlar.Uğranılan her evden yumurta ve yağ alınır. Köydeki veya mahalledeki her ev ziyaret edildikten sonra istikamet dere kenarıdır. Kurbağayı özgürlüğüne kavuşturan çocuklar deredeki gölcüklerde doyasıya “suya yunduktan” sonra topladıkları yumurtaları pişirerek afiyetle yerler. YEDİ KAYA OYUNU Oyunun malzemesi yumruk büyüklüğünde bir top ve etrafı kırılarak daire şekline getirilmiş yedi adet küçük kayadır. Bu oyunda kullanılan top, eski bir çorap içine kumaş parçaları doldurularak yapılır. Oyuna katılacak çocuklar eşit şekilde iki gruba ayrıldıktan sonra oyuna önce hangi tarafın başlayacağını belirlemek için sayışma yapılır.Bu yörede en yaygın olarak söylenen sayışma tekerlemesi şöyledir: “Birem birem İkem ikem Demir diken Ayna kuran Zurna çalan Halp hulp Altın top Bundan başka Oyun yok Çıt mıt Nerden geldin Ordan çık.” Sayışmayı kazanan taraf oyuna başlar. Yedi adet kaya parçası yüksekçe bir yere üst üste dizilir. Beş adım sayılarak uzaklaşılan mesafeye bir çizgi çizilir.Sayışmayı kazanan taraf bu çizginin ardından topla atış yaparak kayaları devirmeye çalışır.Gruptaki çocuklardan hiç kimse bunu başaramazsa atış sırası diğer gruba geçer.Taşları devirmeyi başardıklarında ise oradan hızla uzaklaşırlar.Diğer grubun lideri taşların dağıldığı yerden topu fırlatarak rakip oyuncuları vurmaya (yakmaya) çalışırken oyun arkadaşları da en kısa süre içinde topu tekrar ona ulaştırmanın mücadelesini verirler.Vurulan (yanan) oyuncu oyun dışında kalır.Yanmayanlarsa top geri dönene kadar hızla gelip devirdikleri kayaları yeniden dizmeye çalışırlar. Ekibin tamamı yanmadan dizme işlemini tamamlayabilirlerse bir oyun kazanmış olurlar. Taşları hiç kimse deviremezse veya devirdikten sonra tekrar dizmeyi başaramadan ekibin tamamı yanarsa oyun hakkı diğer gruba geçer ve oyun böylece devam edip gider. ÇELİK ÇOMAK OYUNU İki kişi ile veya iki grup oluşturularak oynanan bir oyundur.Engül denilen bir metre uzunluğunda bir sopa ile bilik denilen yirmi cm. uzunluğundaki bir çubuk bu oyunun araçlarıdır. Önce yere büyükçe bir daire çizilir, sonra oyuna önce kimin başlayacağını belirlemek için sayışma yapılır.Oyuna önce başlama hakkını kazanan oyuncu biliği havaya atıp yere düşmeden engülle vurarak uzaklara fırlatır.Diğer oyuncu biliği düştüğü yerden alıp eliyle fırlatarak dairenin içine sokmaya çalışır.Dairenin yanındaki oyuncu ise engülle vurarak biliği daireye sokmamaya, uzaklaştırmaya çabalar. Uzaklaştırdığında ise daire ile bilik arasını engülle ölçer. Oyun önçesinde kararlaştırılan sayı hedefine önce ulaşan oyuncu oyunu kazanır.Oyuncu engülle biliğe vurup fırlatamazsa (ıskalarsa) ve diğer oyuncu geri fırlattığı zaman bilik dairenin içine düşürse oyun el değiştirir. KİBRİT (HIRSIZ-JANDARMA) OYUNU Her ne kadar uzun kış gecelerinde oynanan bir çocuk oyunu olsa da çoğu zaman büyükler de bu oyuna katılmadan duramazlar. Oyun için bir masa (bu çoğunlukla yufka açmakta kullanılan sofradır), bir kutu kibrit ve en az dört oyuncu gereklidir.Masanın etrafına oturan oyuncular, kenarı boşa çıkacak şekilde masaya konulan kibrit kutusuna alttan vurarak havaya fırlatırlar. Kutu masaya düştüğünde dik tarafı üzerine durursa atan kişi hâkim ünvanını alır. Yan tarafı üzerine dik durursa o kişi jandarma görevini üstlenir. Düz kısmının bir tarafı davacı, diğer tarafı suçlu olarak belirlenir.Oyunculardan biri suçlu tarafı attığında jandarma onu hemen elinden yakalar ve hâkime“suçüstü yakaladım” der.Davacı da şikâyetini dile getirir. Suçun ehemmiyetine göre hâkim bir cezaya hükmeder.Bu ceza genellikle, ceviz kırarak oyunculara ikram etmek ve patates haşlayıp sofra kurmak şeklindedir. TOT OYUNU Genellikle erkek çocukları arasında oynanan, biraz sertlik ve güç gerektiren bir oyundur. Her oyuncu kendine yemek tabağı büyüklüğünde bir taş bulur. Sonra, irice bir muma benzeyen ve adına “tot” denilen bir taş, düz bir kaya üzerine dikilir.Buradan beş adım uzaklıktaki bir noktaya çizgi çekilir. Bütün oyuncular çizginin arkasından ellerindeki kaya parçası ile atış yaparak totu yıkmaya çalışırlar. Totu yıkmayı başaran oyuncu devrilme mesafesi ile dikilme mesafesi arasındaki uzaklığı ayağı ile ölçer.Bu ölçme işlemi esnasında -her ayağa bir kelime denk gelecek şekilde- şu sayma tekerlemesi söylenir: Nal mıh Kaysı saysi 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49 Ne topuz? Yaman topuz. Yarım elma, bütün elma Harul hurul Çık da gel kurtul. Bu saymayı önce tamamlayan oyuncu oyunu kazanır.Bu oyunu oynarken dikkatli olmak gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Oyuncular ellerindeki taşlarla dikkatsiz atış yaptıklarında birbirlerini incitebilirler. *** Bu oyunların dışında Beştaş, Yakartop, Esir,Seksek,Çivi Oyunu,Kuyu Oyunu gibi bir çok oyunun oynandığı bu yörelerimiz gün geçtikçe çocuk cıvıltılarına hasret kalmakta ve ülkemizin her köşesinde olduğu gibi buralarda da sokaklar çocuklar tarafından terk edilmenin yalnızlığını yaşamaktadır.Bu sokaklar sanki kucaklarını çocuklara açmış haykırıp durmaktadır: Haydi Çocuklar Oyuna!

KUMARA’DA AMEN/MANGALA RESİMLERİ

Ekim 17, 2007

fotograf-0003.jpg

ARSLAN KÜÇÜKYILDIZ AMEN KAYASINDA

goruntu004.jpg

13102007003.jpg

13102007002.jpg

13102007004.jpg

AMEN OYUNUNUN OYNANDIĞI KAYADAN RESİMLER

dscn5179.JPG

KASTAMONU BUDAMIŞ KÖYÜ KUMARA MAHALLESİNDEN BİR GÖRÜNÜM

AMEN/MANGALA

Ekim 16, 2007

KASTAMONU BUDAMIŞ/KUMARA KÖYÜNDE MANGALA (AMEN) OYUNU OYNANAN KAYA

Arslan KÜÇÜKYILDIZ

Dostlarım, bu bayramda (Ekim2007/Ramazan) bizim köye gitmiştim. Köyümüz Kastamonu ili merkez ilçesi Budamış Köyünün Kumara mahallesidir. Eski adıyla Kumara Gariyyesi..Bayram namazı çıkışında bayramlaşmanın bitiminden sonra bir fırsat bulup köyün en yaşlısı olan 1926 doğumlu köy komşumuz Ahmet Eski (Kadıgil’in Hacı Ahmet) ile görüştüm. Kendisine çocukluğunuzda şöyle bir oyun oynar mıydınız diyerek Mangala oyununu tarif ettim. O da eliyle köy camisinin üstündeki kayalığı işaret ederek, “Elbette oynardık, işte şu kayada büyüklerimiz oynardı.” diyerek bana oyunu oynadıkları yeri gösterdi. Hemen gençlerle o kayaya tırmandım ve gerçekten de kayada oyulmuş mangala oyunu zemini mevcuttu. Hacı Ahmet Eski’den oyunun adını, kurallarını sordum. Beş-altı yaşlarında oyunu oynayan büyükleri seyrettiğini, daha sonra da yaşıtlarıyla bu oyunu oynadıklarını, ancak kurallarını ve adını hatırlayamadığını söyledi. Evde 1929 doğumlu ve emekli öğretmen olan Babam Hasan Küçükyıldız’a oyun hakkındaki sorularımı tekrarladım. Onun hafızası Ahmet Eski’ye göre daha iyi idi ve oyunun adını hatırladı. “Amen” deniliyormuş. Amen sözünün çelik çomak oyununda da bulunduğunu, kuyu anlamına geldiğini söyledi. Bostanlarda da amen olurmuş. Ertesi günü köy camisinin üstündeki “Amen” oyununun oynandığı kayayı incelemeye gittim. Fotoğraf makinem yanımda yoktu. Kardeşim Hakan’dan cep telefonu kamerasıyla kaya ile birlikte resmimi çekmesini rica ettim. Aşağıda da görülebileceği üzere, görebildiğim kadarıyla yedişer kuyudan ve ütülen taşların konulduğu iki daha büyük kuyudan oluşuyor. Amen kayasının resimleri aşağıdadır. Bu resimler pek yeterli olmasa da yeterince fikir verdiğini ve Abdülvahap Kaya’nın ifadesiyle 4000 yıllık Türk oyunu Mangala’nın Kastamonu Budamış Köyü Kumara Mahallesindeki kalıntılarını net olarak ortaya koyduğunu düşünüyorum. Oyunun Arap kökenli olmaktan çok Türk kökenli olmasına Türkiye ve Türk Dünyasının farklı bölgelerinde (Kazakistan, Türkiye, Gaziantep, Kastamonu) kayaların üzerinde rastlanması kanaatimce en büyük delil olmalıdır. Biraz daha dikkatli birçok araştırmacı benzer şekilde kayaların üzerine oyulmuş Mangala, Amen, Emen veya farklı deyişlerle Mereköçtü, Melle vb. adlarla bilinen oyun zeminlerine (tahtalarına) kolaylıkla rastlayabileceklerini zannediyorum.

Resimde kayanın başına tüneyen, küçük bir araştırma sonucu bir hazine bulmanın keyfiyle birhoş olmuş halde oturan kişi, ben oluyorum efendim.(Resim 1) Kayadan detay resmi dikkatinize sunuyorum.

(Resim 2)

fotograf-0003.jpg

Resim1 : Arslan Küçükyıldız, Budamış Köyü Kumara Mahallesi Amen Kayasında

goruntu004.jpg

Resim 2 . Emen zemininin üstten görünüşü

Konuyla ilgili araştırma ve yorumlara ihtiyaç bulunduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Mangala oyunun ile ilgili bilgiler ve araştırmalar henüz çok yenidir ve sanıyorum Abdülvahap Kara Bey ve Abdülkadir Evişen Beyin yardımlarıyla Gonca Tokuz hanımefendi tarafından yayınlanan makaleler dışında yayınlanmış bir makale yoktur. Bir de bizim naçizen kaleme aldığımız notlarımız aşağıdaki sitede yer almış bulunmaktadır. Aşağıdaki tarafımdan hazırlanmış blog adresine bakarsanız orada Mangala oyunu ile ilgili diğer ayrıntıları ve tespitleri görebilirsiniz:

http://mangala.blogcu.com

Saygılarımla.

Karaman

Mayıs 10, 2007
Yöresel Oyunlar
ÇOCUK OYUNLARIMENDİL KAPMACA: İki grup halinde oynanır. Ortaya bir medil konur ve gruplar eşit uzaklıkta ikiye ayrılır. Orada, oyunu yöneten (ebe) kişinin işaretiyle gruplar, mendili öncelikle kapıp eşlerine getirmeye çalışırlar. Mendili kapan, eşlerine zamanında yetişemezse, diğer gruplar tarafından dövülür ve karşı grubun adamı olur. Yenen grup, yenilen grubun sırtına binerek, önceden belirlenen yerde tur atar.

ZAMBIR VE BÜVE AVI: Çocuklar bir bez parçasını çamurlayıp, daha çok su kenarlarında dolaşan zambır ve eşekarısı üzerine atarak yakalarlar. Yakaladıklarının beline, ince bir ip bağlayıp iğnesini çekerler. Bazen de, ipin ucunda bağlı arıyı, büve yuvalarının içine salarlar. Kimin arısı, büveyi önce çıkarırsa, iddiayı o kazanmış olur,

AŞŞIK: Koyunlardan çıkarılan, aşşık kemikleriyle oynanır. Büyük aşşıklar enek olarak seçilir; ortası oyulur, ağır olması ve hedefi iyi vurması için oyulan yerlere kurşun akıtılır. Pütürlü bir taşa sürtülerek inceltilir; bazen de boyanır.

Oyuncular, aşşıkları yan yana dizerler. Ebe, eneğini karşıya atar, diğer oyuncular da atarlar. Eneği en uzağa giden, dizili aşşıklara, ilk atma hakkına sahiptir. “Doğduk eneğimin aşşığına” diyerek eneğini atar. Aşşıklar vurulursa, daha önce tesbit edilen uzaklığa kadar gitmesi gerekir. Karşıya atılan enek, dik durursa, buna “Mir durdu” denilir. Mir durdurmayı başaran oyuncu, eneği ne kadar uzaklıkta olursa olsun, dizili aşşıklara ilk atış yapma hakkına sahiptir. Oyun böyle sürüp giderken, daha büyük çocuklar, oyunda dizili aşşıkları alıp kaçarlar. Buna “çörleme” denilir.

BİLLİ: 10-15 cm. uzunluğunda bir ağaç parçasıdır. 60-70 cm. uzunluğundaki düzgün bir dal parçasının yardımıyla oynanır.

Billi oyunu üç çeşittir:
1 - Düz Billi
2 - Yan Billi
3 - Gömmeli Billi

DÜZ BİLLİ: Karşılıklı iki kişi tarafından oynanır. Küçük bir çukur kazılır, billi, bu çukurun üzerine konur. Billinin her iki ucu kalem gibi açılır. Oyuncu, sopanın ucunu çukura sokup, billiyi mümkün olduğu kadar, uzağa fırlatmaya çalışır. Karşıdaki oyuncu, billiyi düştüğü yerden alır; ya çukura, ya da çukurun etrafına kazılmış dairenin içine atar. Billi, çukurun uzağına düşerse, billiyi atan oyuncu, kenarına vurur; bu vurma esnasında, şu tekerlemeyi söyler: “Gınifi, gın-dalifi, hazıra hök, çamura çok” bu tekerleme üç defa söylenir. Billi ne kadar uzaklaştı ise, çukurla billi arasını, elindeki sopanın uzunluğu ile ölçer. En fazla sayıyı alan, oyunu kazanır. Eğer karşı oyuncu, billi atanın, billisini havada kaparsa; onun bütün sayılarını alır.

YAN BİLLİ: İki grup halinde oynanır. Çukurun üzerindeki billiye, oyuncu sopa ile vurur. Üç kere ıskalarsa, onun yerine, kendi grubundaki diğer bir oyuncu geçer. Karşı grubun, billiyi düştüğü yerden alıp; billi çukuruna ya da çukurun kenarına dizilmiş daireye sokması gerekir. Ebe oyuncu, atılan billiyi, elindeki değnekle karşılayıp; mümkün olduğu kadar uzağa vurması gereklidir. Billi ile çukur arasındaki uzaklık, sopanın uzunluğu ile ölçülür. 10, 100, 150… gibi rakamlar belirgin rakamlardır. Örneğin, “Yüzellim sandıkta” denildiği zaman bu sayı 162 demektir. Bir tarafın oyuncuları yanıp bitince, diğer grup ebe olur. Düz billide olduğu gibi, billi havada kapı-lırsa, hem ebe grup yer değiştirir, hem de o grubun aldığı bütün sayılar sıfıra inmiş olur. Bazen de, ebe grubun uzaklaştırdığı billiyi, rakip oyuncu, çukurla billi arasını, üç adım atlamak suretiyle alırsa oyunu kazanmış olur.

GÖMMELİ BİLLİ: Her oyuncu birer daire çizerek, ortalarında dururlar. Bir kişi ebe olur. Ebe için de ayrı bir daire çizilir. Seçilen oyuncu, ebenin attığı billiyi, mümkün olduğu kadar uzağa çeler. Diğer oyuncular, ebenin, billiyi düştüğü yerden alıp, gelme süresi içerisinde, ebenin çukurunu, ellerindeki billi sopalarıyla kazarlar. Ebe, kendi dairesine, geç kalan birinin dairesine, billiyi bırakırsa, o kişi ebe olur. Çukuru en fazla kazılan kişi, oyunu kaybetmiştir. Kazılan çukur, genişletilerek; oyunu kaybeden kişi kendi çukuruna gömülür.

ÇANAK - ÇÖMLEK: İki grup halinde oynanır. Sokaktan toplanan, ortalama avuç içi kadar büyüklükteki çanak çömlek parçaları ebe seçilen grup tarafından üst üste konur. Diğer grup da belirlenen aralıktan ellerindeki bir top vasıtasıyla üst üste yığılmış bu çanak çömlek parçalarını vurmaya çalışır. Vuramazsa, ebe değişikliği olur. Çanakları topla yıkan grup, hemen koşup, yıkılmaması şartıyla, etrafa dağılan çanak çömlek parçalarını üst üste koymaya çalışır. Ebe grup, çanakları yıkan topu, en kısa mesafede yakalayıp, çanakları üst üste koymaya çalışanları vurması gereklidir. Birinci grup vurulmadan çanakları üst üste koymayı başarırsa, bir oyun kazanmış olur.

MANEVERA: Özellikle yaz mevsimi gecelerinde oynanan bir oyundur. Oyun, çeviklik ve gözü açıklık gerektirir. Ebe grubun seçimi için, iki tarafı düz bir taşın, bir yüzüne tükürülür, taş atılır, kuru tarafı bulan kazanır; diğer taraf ebe olur. Ebe olan grup, saklanan diğer grubun üyelerini aramaya çıkar. İyi bir yere saklanan grup, zaman zaman ıslık çalarak, yerini, ebe gruba belli etmeye çalışır. Daha sonra ise, yerlerini değiştirerek, başka yere saklanırlar. Saklanan gruptan bir kişi bulununca, diğer grup üyeleri bulunmuş sayılır. Böylece diğer grup saklanma hakkına sahip olur.

Geçmiş değerlerde, böyle bir oyun sırasında, iki saat uzaktaki köylerinden, saklanmak için Karaman’a kadar gelen bir grup, sabaha kadar burada kalarak, ertesi gün köye haber gönderip; ebe grubun kendilerini mutlaka bulmasını, yoksa oyunu bozup köye geri döneceklerini bildirirler.

PANCARIM SÖKME: Oyun oynayacak çocuklar, arka arkaya sıralanır ve birbirlerinin bellerinden sıkıca tutarlar. Ebe olan çocuk, en arka sıradaki çocuğun elini, diğerlerinin belinden çekmeye uğraşır ve bu oyun en son çocuğa kadar böylece sürüp gider.

www.larende.com

Hiç yorum yok: